Black Mirror 4. Sezon İncelemesi

Amaçların ve araçların birbirine girdiği çağın bahtsız kara ruhlu köleleriyiz belki de. Bazen, “biz neden böyleyiz?” diye soran birkaç kişi çıkmasa kara düzenin çarkları olarak işlemeye devam edeceğiz. Hoş, “gerekli tepki”yi verip çark görevine devam ediyoruz. Bu da karmaşıklığımızın bir yansıması. Karmakarışık ruh halimizi özetleyen bir zavallılık. Ateşi çalıp getiren Prometheus’ye “başka neyin var” der gibiyiz küçücük evrenlerimizde. Haliyle, bize bizi anlatan her şeye “vaaaov” deyip ardından unutup gidiyoruz. Sıradaki nedir diye bekliyoruz. Sıradaki bir tokat olmasa da, bize bizi simsiyah aynayla anlatan bir dizi var biliyorsunuz: Black Mirror. Senede üç bölümlük mini dizi şeklinde, konuları birbirinden bağımsız bölümler halinde bize sunulan bir boydan fotoğraf. Özellikle, Netflix’e geçtikten sonra bilinirliği artan Black Mirror 4. sezon bölümleri ile bizlere yine bir şeyler anlatma derdinde. Ben de nacizane, son sezonun her bölümünü izledim ve sizelere yorumlamak istedim. Bakalım kara aynamız ne anlatıyormuş bize.

Benim Olacaksın!

1. Bölüm USS Callister

Black Mirror 4. sezon ilk bölümü USS Callister, beyne bağlanıp kişiyi sanal bir oyun dünyasına ulaştıran bir teknolojik alet temelinde başlıyor. Infinity adı verilen bu alet ve oyun dünyası kişilerin beyinlerini sanal oyun dünyasına bağlamaktadır. Robert Daly bu oyunun tasarımcısı ve kodlayıcısı ama karakter olarak o kadar düşük bir karakter ki, iş arkadaşları, ortağı ve hatta stajyerler tarafından sürekli aşağılanmaktadır. Gerçek hayatında ezik ama bir o kadar da zeki olan baş karakterimiz Robert Daly bir “klavye delikanlısı” edasıyla “uyuz” olduğu kişilere ağızlarının payının kurmuş olduğu oyun dünyasında veriyor. Koskoca bir oyun evreni tasarlayıp kodlayan bu kafa gerçek hayattaki ezik haliyle kendi çöplüğünde ötmeyi tercih ediyor. Olaylar da böylelikle gelişiyor.

—Spoiler Uyarısı—

Kendine çevrimdışı bir oyun evreni “ayarlayan” Daly, özel olarak kullandığı DNA klonlayıcı makinesini kullanarak iş arkadaşlarına ağızlarının payını, onları köle haline getirdiği evreninde vermekle aslında içe dönük ve ezik psikolojisini tatmin etmektedir. Kendi fikrini pazarlayıp ön plana çıkan arkadaşını çocuğuyla tehdit edecek kadar da ileri gitmiştir. Ama burada dikkat edilmesi gereken bir şey var. DNA’sını klonladığı “arkadaş”larının klonlarına acı çektirmektedir. Yani gerçek hayattaki insanların, baş karakterimizin yaptıklarından haberi yok. Bu da psikolojik olarak nasıl bir çıkmazda olduğunu gösteriyor. Bu kişileri, kurmuş olduğu evrene hapseden Daly, onlara “sonsuz” bir acı tattırmak niyetindedir. O evde değilken klonlar kendi hallerinde takılırken o geldiğinde kurulmuş “çakma” Star Trek evreninde Daly’nin senaryosunu “oynamaktadırlar”

Ama bir gün olaylar tam tersine dönecektir. Infinity ofisine yeni gelen Nanette Cole, diğerlerinin aksine Daly’e hayrandır ve Daly de onu tutunacak bir dal olarak görüp bir şeyler hissetmektedir. Bir gün Daly, Nanette’in başka kişilerle konuşmasına denk gelir ve onu da “kölesi” haline getirmeye karar verir. Nanette’in klon bilinci kendisini bir anda USS Callister’da bulur. Ama Nanette bu durumu kabullenemeyecek ve Daly’i alt edip onu kendi evreninde hapsedecek süreci başlatacaktır.

—Spoiler Uyarısı—

Burada hikayenin tamamını anlatacak değilim. Ama, Black Mirror evrenine baktığımız zaman, özellikle 3. sezonda başlayan “sıradanlaşma ve popülerleşme” durumu bu sezon hız kazanmış şekilde devam ediyor. USS Callister, vurucu olabilecek bir gelecek çizgisi üzerinden klasik bir iyiler kazanır bölümü olmuş. Biz Black Mirror’ı sevdiğimizde onun “mutlu son”larını değil çarpıcı gerçeklerini sevmiştik. The National Anthem‘i, Fifteen Million Merits‘i izlerken bunu hissetmiş, White Christmas‘ta dehşete düşmüştük. Ama USS Callister ikinci sınıf Amerikan filmleri tadında olmuş. Kısacası USS Callister olmamış. IMDB’deki puanına kanıp çok iyi bir bölüm olduğunu düşünmeyin. Eski bölümlerin ve arkalarda kalmış fikrinin hatrına 7 puan verdim. İzlediğinizde siz de anlayacaksınız. Black Mirror 4. sezon normal bir başlangıçla merhaba demiş oldu yani.

Helikopter Aile

2. Bölüm Arkangel

Helikopter aile tanımı, çocuklarının etrafında dönüp duran, onları korumaktan ziyade bir malmış gibi davranıp sürekli gözetmek ve hiçbir iş yaptırmamak, sorumluluklarını kendilerinin yerine getirmek şeklinde ortaya çıkan aileler için kullanılır. Helikopter ailelerin çocukları özgüvenleri eksik, sorumluluk alamayan, kendi işlerini kendileri yerine getiremeyen kişilikler olurlar. Black Mirror 4. sezon bölümlerinden birisi olan Arkangel, her ne kadar teknolojik çılgınlığı ele almış gibi gözükse de dünden bugüne değişmeyen helikopter aile tanımını eleştirmektedir. Başrolde bir anne ve kızı bulunan bu bölümde, çocuğuna aşırı düşkün annenin bir gün çocuğunu kaybetmesiyle değişik arayışlara girmesi ve neticesinde Arkangel adlı bir sisteme dahil olmasını ve ardından gelen olayları anlatıyor.

–Spoiler Uyarısı–

Marie, bekar bir annedir ve babasıyla kalmaktadır. Üç yaşında bir çocuğu olan yalnız anne Marie, çocuğuna aşırı düşkündür ve onu dış dünyanın tüm kötülüklerinden uzak tutmaya çalışmaktadır. Öyle ki, yollarının üzerindeki havlayıp duran köpekten bile uzakta tutmaktadır çocuğunu. Bir gün, çocuğu Sara‘yı parka götürür. Tanıdığı bir başka kişi oraya geldiğinde lafa dalarlar ve küçük kız ortadan kaybolur. Tüm mahalle çocuğu aramaya koyulur ve saatler sonra tren yolunun kenarında, peşinden gittiği kedi ile bulunur. Bunun üzerine Marie, araştırmaları neticesinde deneysel aşamada olan bir sisteme dahil olma kararı alır. Arkangel, çocuğun beynine yerleştirilen bir sistemle onu annesine bağlayacaktır. Öyle ki, çocuğunun gördüğü her şeyi görüyor, onun “kötü” içeriklere ulaşmasını engelleyebiliyor, konumunu anbean görebiliyor.

İlk zamanlar istediği gibi giden bu sistem bir süre sonra çocukta içe dönüklük ve dünyay yabancı kalma gibi durumlar ortaya çıkarıyor. Okul hayatında oldukça sorunlar yaşayan Sara, durumun farkında değildir ama annesi psikolog tavsiyesi ile sistemi kapatır ve dünyanın kapılarını kızına açar. Bu da Sara’da dünyayı keşfetme arzusu doğurur. Uzun bir müddet anne kız iyi geçinirler, Marie kızını izlemez, Sara da annesine yalan söylemez. Fakat bir gün, farklı bir şey denemek için annesine yalan söylediğinde ve annesi de bunu aynı gün içinde anladığında, Marie kızını tekrar gözetleme ihtiyacı hisseder. Ve Arkangel’in tabletinde her şeyi tekrar etkinleştirdiğinde hiç de ummadığı kötü bir manzara ile karşılaşır.

Olaylar da böylelikle gelişir. Kızının etrafında yine helikopter gibi dönüp durmaya başlar ve erkek arkadaşını engellemeye çalışır. Sara durumu farkeder ve annesinde kopar.

–Spoiler Uyarısı–

Black Mirror 4. sezon 2. bölüm olan Arkangel, pek çok kişinin “eh işte” dediği bir bölüm ama bana göre kara bir gelecek resmi çizmektedir. Arkangel gibi bir sistemi, sadece aileler tarafından değil devlet tarafından dahi kullanılabilir. Bu da özel hayatın gizliliğini yok eder. Black Mirror‘daki kara gelecek tasvirlerini yakalamış ama hikayesi zayıf kalmış bir bölüm olan Arkangel, hem teknolojiyi hem de ebeveyn psikolojisini eleştirmektedir. Korkularımızı artırırken bize bir şeyler anlatmaya çalışan Black Mirror’ın bu bölümü hikayesinin zayıflığı neticesinde yeterince etki edememiştir. Ama 4. sezon içinde Black Mirror konseptinde olan bölümlerden birisi olduğu için benden 7 puan aldı.

Timsah Gözyaşları!

3. bölüm Crocodile

Dünyada en zor şey yalan söylemektir. Hemencecik ağızdan çıkar ama onu sürdürmek için yepyeni bir hikaye uydurmak zorunluluğu doğar. Ve insan da yalan söylemeye çok meyillidir. Özellikle de kendi çıkarı söz konusu olduğunda. Black Mirror 4. sezon 3. bölüm olan Crocodile, bir yalanın nelere sebep olabileceğini göstermektedir. Gelişen teknolojinin bu bölümde ikinci planda kalması, bölümü Black Mirror konseptinden uzaklaştırsa da başarılı bir anlatım ve iyi bir konuya dokunması ile iyi bir bölüm ortaya çıkarmıştır.

–Spoiler Uyarısı–

Gençliğinde sarhoş vaziyetteyken arkadaşının çarptığı bisikletlinin ölmesi neticesinde suç unsurunu arkadaşıyla birlikte ortadan kaldıran Mia Nolan, aradan yıllar geçtikten sonra başarılı bir mimar olmuştur ve kendisine güzel bir hayat oluşturmuştur. Tabii ki gelişen teknoloji bazı şeyleri de mümkün hale getirmiştir bu dönemde. Beyne bağlanan bir cihazla anıları bire bir görebilen sigorta görevlisi Shazia Akhand’ın yolu Mia Nolan ile kesişecektir. Bu da şöyle gerçekleşiyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen vicdanına yenik düşen Nolan’ın arkadaşı Rob, onu seminer için geldiği şehirde ziyaret eder. Ve isimsiz bir mektupla itirafta bulunacağını anlatır. Mia, kurmuş olduğu hayatını riske atabilecek bu itirafı içine sindiremez. Ve otel odasında Rob’u öldürür. Ardından cama çıkar ve otomatik bir pizza aracının bir yayaya çarptığına şahit olur. Ve Mia Nolan ile Akhand’ın yolunun kesişeceği süreç başlar.

Akhand, sigorta hizmeti için detaylı bir araştırma yapmaktadır. Pizza aracının çarptığı yaya için yaptığı araştırmada uygun şahitliklere rastgelemez. Baktığı her kişide işine yarayan bir kanıt elde edemezken bir başka kişiye ulaşacak görüntüler alır. İlk başta yoldaki bir yayaya danışır, ardından etraftaki binada bulunan bir diş hekimine gelir. Diş hekimi, Nolan’ın camdan dışarı baktığına da şahit olmuştur ve Akhand görüntüden Nolan’a ulaşmaya çalışır. Otel yetkililerinden bilgi alamaz, bu sebeple görsel arama ile Nolan’ın kimliğine ve ikametine ulaşır. Evinde eşi ile birlikte yaptığı konuşmada aynı gün bu işi tamamlayabilirse daha fazla para alacağından bahseder. Eşi de bunun için izin verir ve Akhand Nolan’ın evine doğru yola çıkar. Akhand Nolan’a durumu anlatır ve Nolan istemeden de olsa kabul eder ve anı cihazına bağlanır. Ne yapsa da kafasındaki eski anıları saklayamaz ve hem Rob’un çarpıp birlikte suya gömdükleri kişiyi hem de otel odasında öldürdüğü Rob’u gösterir. Akhand durumu anlar ama araştırmasını yaptığı olayın haricindeki bilgilerin saklanacağını anlatmaya çalışır. Fakat Nolan, Rob’a yaptığını Akhand’a da yapar. Akhand kaçmaya çalışırken aracı çalışmaz ve Nolan’a yakalanır. Nolan Akhand’ı öldürmeden önce cihazı onun üzerinde çalıştırır ve Akhand’ın eşinin kendisinden haberdar olduğunu anlar. Akhand’ı öldürür ve evine gider, eşini küvette katleder. Tam evden çıkıp gidecekken yan odadaki çocuklarını görür. Cihazın onun da üzerinde çalışabileceğini düşünür ve çocuğu da öldürür. Ardından, kendi çocuğunun gösterisine yetişir.

Ama tahmin etmediği bir şey vardır. Odada çocuğun katledilmesine şahit olan hamster. Polisler cihazı hamster’a bağlar ve Nolan’ı teşhis ederler.

–Spoiler Uyarısı–

Black Mirror 4. sezon 3. bölüm olan Crocodile’da, direkt olarak teknolojinin zararlarını anlatmıyor. Teknoloji bu bölümde bir araç olarak kullanılmış. Crocodile (timsah) isminin verilmesi de timsah gözyaşlarına bir gönderme aslında. Mia Nolan, hırsın bir sembolüdür ve olayda direkt olarak suçlu olmadığı halde en fazla pisliğe batan kendisi olmuştur. Bu bölüm, yanlış tercihlerin, yalanların, hırsın, insanı ne hallere sokabileceğini ve nasıl canileşebileceğini göstermesi açısından çok etkili bir bölüm olmuş. Oblivion‘dan tanıdığımız Andrea Riseborough Mia Nolan rolünde harika bir iş çıkarmış. Klasik Black Mirror hissiyatını yaşattığı ve “teknolojisiz” bir çarpıcılık yarattığı için bu bölüme 10 üzerinden 8 verdim. Ki bu sezondaki en yüksek notum da bu oldu.

Biz Ayrılamayız

4. bölüm Hang the DJ

4. sezonun en çok beğenilen, hatta genele vurduğunuzda ilk 5’e sokulan bir bölüm olan Hang the DJ, bir çöpçatan uygulamasını ele almış. Çöpçatan uygulaması ve onun cihazı ile kişiler birbirleriyle eşleştiriliyorlar ve sevgililik yaptırılıyorlar. Dışa kapalı bir mekanda yaşanan ve bir grup insanın dahil olduğu bu sistemde evlenip gidenler oluyor ve dışarıda ne olduğuna dair ilk başlarda bize bir şey anlatılmıyor. Sadece birbirleriyle belirli süreler eşleştirilen kadın ve erkekler, onların yaşam alanları, ortak mekanlar ve özel olarak oluşturulmuş bir yer. İlk düşündüğünüz, bu kişilerin “gerçek” aşkı bulmak için özel ödeme yapıp belirli sürelerini burada geçirdikleri varlıklı kişiler olduğu oluyor. Ama bölüm ilerledikçe her şey ortaya çıkıyor.

–Spoiler Uyarısı–

Amy ve Frank, birbirleriyle 12 saatliğine eşleştirilen bir çifttir. İlk kez sisteme dahil olmuşlar ve ilk eşleştirmelerini yaşamışlar. Haliyle her konuda acemilik yaşıyorlar ama ikisi de birbirlerinde bir şeyler yakalıyor. Ardından süre doluyor ve Amy 9 aylık, Frank 1 yıllık eşleştirme yaşıyorlar ama ikisi de bundan oldukça nefret ediyor. Bitse de gitsek havasında geçen sürenin ardından, Frank ile Amy tekrar eşleştiriliyor. İkisi bundan oldukça mutlu oluyorlar ve aldıkları kararla, eşleştirme yapan çöpçatan sistemini dikkate almıyorlar. Süre konusunda ilk aşamada bilgi veren ve bu sürenin sonunda “zorla” ayrılan çiftlerden olmak istemiyorlar. Sistemde “açık” bulan bu ikili uzun bir süre birlikte oluyor. Öyle ki an geliyor durumlarını bile sorguluyorlar. Frank’in bir yerde “acaba simülasyonda mı yaşıyoruz” demesi ve yıllarını geçirenlerin ne yiyip ne içtiğini, ne karşılığında orada olduklarını bilmediğimiz için biz de “acaba” demeye başlıyoruz. Amy ise buna katılmıyor ve her şeyin normal olduğunu düşünüyor.

Aradan birkaç gün geçmeden Frank merakına yenik düşüyor ve Amy’den habersiz çöpçatan sistemin eşleştirme süresini kontrol ediyor. İlk başta 5 yıl olarak gözüken süre ardı ardına kısalıyor ve 20 saate düşüyor. O günün gündüzünde durumun farkına varan Amy ise oldukça öfkeleniyor ve süre dolmadan ayrılıyorlar.

Yine başkalarıyla geçen buluşmalar ikisini de mutlu etmiyor. En sonunda çöpçatan sistemi ikisine de nihai eşleştirmeyi yaptığını bildiriyor. Amy, Frank’in gelmeyeceğini düşünerek sistemden bir veda buluşması talep ediyor ve Frank ile 1.5 dakikalığına buluşuyorlar. Buluştuklarında ikisi de bu sistemden çıkmak üzere harekete geçiyor. Güvenlik görevlileri bunları durdurmak için hamle yaptığında Amy’nin bir el hareketi ile tüm dünya duruyor. Etraftaki her şey donmuş vaziyetteyken ikisi bir olup kaçmaya başlıyorlar. Peşlerinden gelen de olmuyor, onları durdurmaya çalışan da. Yüksek duvarın yanına gelip tırmanmaya başlıyorlar ve tüm sistem bir anda yok oluyor. İkisi de bir dijital dünyanın içerisinde kalıyor ve üstlerinde sayı beliriyor. Etraflarında ise yüzlerce Amy ve Frank beliriyor.

Yani, çöpçatan sistemi gerçek hayattaki verileri karşılaştırıp Amy ve Frank’i simülasyonda eşleştirerek kaç ihtimalin birbirlerini sevdiğini hesap ediyor ve onları gerçek hayatta bir araya getiriyor. Bölüm de arkada çalan Hang the DJ şarkısı ile bitiyor.

–Spoiler Uyarısı–

Black Mirror 4. sezon 4. bölüm olan Hang th DJ’e, gerçek hayatta aşk acısı çeken, gerçek kişiyi bulmaya çalışırken telef olan belki de yüzbinlerce kişi adeta masterpiece edasıyla yaklaşmış durumdalar. Romantizm manyaklarının aksine, daha doğrusu genelin aksine, bu bölüme puanım maalesef 7 oldu. IMDB’de ise 9’a yakın bir puanı bulunuyor. Sebebini ise birkaç cümle önce söyledim. Black Mirror konseptini ele aldığımızda, Tinder benzeri uygulamaları merkezine alan ama çarpıcı bir şekilde gerçekleri yüzümüze vuramayan bu bölüm başkaları tarafından çok sevilse de benim nazarımda genel konseptin oldukça dışında kalarak 7 puan aldı. Tek başına bir film olsa ve iyi işlense 8, hatta 9 puan alabilecekken Black Mirror parçası olarak pek de şahane bir şey ortaya çıkmamış. İlk iki sezonu ve White Christmas özel bölümünü düşününce Black Mirror 4. sezon biraz konudan sapar gibi olmuş ve sapmalardan en marjinali de bu bölüm olmuş maalesef.

İşte Kuçu Kuçu Geldi

5. bölüm Metalhead

Boston Dynamics‘i bilirsiniz. İnsansı robotlar üretiyorlar ve her seferinde çok zor hareketleri yaptırıyorlar. Japonların Asimo’sundan çok daha gelişmiş robotlar üreten Boston Dynamics, bir kısım insanları korkuttuğu gibi Black Mirror senaristini de korkutmuş anlaşılan ki Metalhead adlı bölümü kaleme almışlar. Bölüm, karanlık bir dünya distopyasında geçiyor. Sezonun en kötü bölümü olarak puanlanan Metalhead, birazdan yazdığım bazı hususlardan dolayı benim nazarımda pek de kötü bir puan almadı. Ama daha iyi olabilirdi.

Black Mirror 4. sezon içinde en düşük puanlı bölüm olan ve genelde Waldo’lu bölümden bile geride kalan bu bölüm, sebebi bilinmeyen bir yokoluşu anlatıyor. Köpek şeklindeki robotlar insanları yok etme noktasına getirmiş. Siyah beyaz çekilen bölüme bir arabanın içindeki üç kişi ile başlıyoruz. Hedefleri bir noktaya ulaşmak ve ulaştıkları yerden bir şey çalmak.

–Spoiler Uyarısı–

Metalhead, robot köpeklerin herkesi neredeyse yok ettiği bir dünya tasviri ile başlıyor. Bir depodan malzeme almak için yola koyulan biri kadın üç kişiyle başlayan hikayede depoda uyandırılan köpek ile geriye bir kişi kalıyor. Kadın, peşinden gelen köpeği her defasında atlatmaya çalışarak hayatta kalmak için uğraş veriyor. Alıcıyı farklı yöne göndermesi, köpeğin şarjını tüketmesi, üzerine boya dökmesi ve kafasını kırması dahil yapmadığı şey kalmıyor ama her defasında köpek ondan daha güçlü olduğunu gösteriyor. Öyle ki kadın en sonunda pes edip ölüme gidiyor.

Bu bölümün hikayesini daha uzun yazabilirdim ama aksiyon üzerine kurulmuş bir bölüm olmuş. Gerilim yaşıyorsunuz ama bir yandan da canınız sıkılabiliyor. Köpeğin insan üstü gücü karşısında acizlik yaşıyor ve kadınla beraber pes ediyorsunuz. Bölüm sonunda gösterilen de, muhtemelen bir veya birkaç çocuğa oyuncak ayı almak için depoya gittiklerini oluyor. Yani, distopik evrene dahil olamıyor, aksiyon sahneleri bir yerden sonra sıkıcı oluyor, sonu da “bu muymuş” dedirten şekilde bağlanıyor. Haliyle istenen şey bir türlü alınamıyor veya verilemiyor.

–Spoiler Uyarısı–

Black Mirror 4. sezon 5. bölümü olan Metalhead, 40 dakikalık kısa süresi ile Black Mirror bölümleri arasında belki de en kısa süreli bölüm olmuş. Siyah beyaz olması ise köpeklerin dünyayı renkli görememelerine bir göndermedir belki de. Fikir olarak güzel bir fikir seçilmiş, işlenişte bu fikir yeterli derecede izleyiciye aktarılamamış. Black Mirror konseptinde baktığımızda Metalhead fikir olarak bu sezondaki ender konsept içi bölümlerden olmuş. Ama işleniş olarak bütün bölümlerden geride kalmış. Birçok kişi de bu sebeple düşük puan vermiş. Dünyanın bu hale gelmesini sağlayan neydi? Köpekler neden herkesi öldürüyordu? Düşman mıydı yoksa asi miydi? Zaten birkaç kişi kalmış insan topluluğu neden kendisini gereksiz bir şey için riske attı? gibi eleştirel sorular bölümün puan düşüklüğünün sebebi olmuş. Ama “çarpıcı gerçek” konseptinde bir bölüm olduğu için Black Mirror 4. sezon bölümleri arasında Metalhead bence hakkı yenmiş bir bölüm olmuş. IMDB’de aldığı 6 küsür puanı haketmiyor ama 8 ve üzerine de çıkamıyor. Ben kendisine 10 üzerinden 7 verdim. O da konusu hatrına.

Black Mirrorception

6. bölüm Black Museum

Black Mirror 4. sezon son bölümü bir bölüm içinde bölüm şeklinde olmuş. Arabasıyla seyahat eden ve babasına doğum günü sürprizi yapacak olan Nish, aracının yakıtı bitince bir benzinlikte durur. Issızlığın ortasındaki benzincide ise hiçbir pompa çalışmamaktadır çünkü araçların tamamı elektrikle çalışıyorlar. Aracını güneşle şarj olmaya bırakan Nish, 3 saatlik bekleyişi hemen yakında bulunan Black Museum‘da geçirmek ister. Issızlığın ortasında olduğu için kendisinden başkası yoktur. Kapıya yöneldiğinde saat 11.00’de açılacağını görüp beklemeye başlar. Biraz bekledikten sonra müzenin sahibi ve işletmecisi Rolo Haynes kapıyı açıp misafirini içeri alır.

Kısa bir güvenlik taramasının ardından Nish ve Haynes müzeyi gezmeye başlarlar ve Black Mirror’ın özellikle son sezonundaki birçok “kriminal” parçanın müzede olduğunu görürüz. Ama görmediğimiz şeyler bu bölümün ana hikayesini oluşturmaktadır.

–Spoiler Uyarısı–

Rolo Haynes, sergilediği suça bulaşmış aletleri misafirine anlatmaya başlar. İlk olarak fiziksel hisleri bir kişiden diğerine aktaran cihazla başlanır. Haynes bu cihazı üreten firmanın yetkilisidir. Haynes’in yönlendirmesi ile doktorun biri üzerinde denenen ve ilk başlarda birçok hastanın hayatını kurtaran cihaz bir gün doktorun teşhis edemediği bir hastada yanlış bir şeylere sebep olur. Hasta, cihaz takılıyken ölür ve doktor beş dakikalığına ölümü yaşar. Ardından kendisine gelir, görünürde hiçbir problemi yoktur ama hissiyat olarak ölümden geri dönmüş doktor artık acıdan zevk almaya başlamıştır. Hastaların teşhisini yapmaz, acı çekmesini sağlar ki zevk alsın. Kız arkadaşına acı çektirir. Hatta, durumun farkına varılmasının ardından işten uzaklaştırılır ve evde kendi kendisine zarar vermeye başlar. En sonunda dayanamaz ve evsiz bir adamın beynini matkapla delerken yakalanır ve olayın ardından bitkisel hayata girer.

Bunun ardından Haynes, bir oyuncak maymun gösterir. Onun hikayesi ise Black Mirror tarihindeki belki de en acıklı hikayedir. Birbirlerini sevip evlenen bir çiftin çocukları olmuştur ve mutlu bir aile tablosu çizilmektedir. Bir gün gittikleri parkta fotoğraf çekerlerken anneye kamyonet çarpar ve kadın yıllarca komada yaşayacağı sürece girer. Çocuğu büyür, komada olduğu halde gelişen teknoloji sayesinde etrafında olup bitene cihazlarla tepki verebilmektedir. Haynes ise bir önceki hikayede olduğu gibi kadının kocasına bir teklifte bulunur: Adamın beynine kadının bilincini aktarmak. Adam ilk başta sorgusuz sualsiz kabul eder ve kadının bilinci kocasının beyninde hayat bulur. Çift kişilik yaşamaya başlayan adam ise zamanla bu durumdan sıkılır çünkü kendi özel hayatı dahil birçok şeyi kısıtlanmıştır. Bunu Haynes’e anlatır ve Haynes kendisine, bilincin istenildiği zaman kapatılabileceğini söyler. Adam bunu kabul eder ve kadını bir süre kapatır. Ama uzun bir süre. Kadın bundan hiç hoşnut olmaz. Ama bir yandan da çocuğunu görmek vb. derken bazı şeylere razı olur. Belirli günler açılıp kapatılan kadının bilinci bir süre sonra yeni yan komşunun taşınması ile çıldırma noktasına gelir. Çünkü kocası kadınla ilgilenmeye başlamıştır. Bunun üzerine hoşnutsuzluğunu her türlü belirten kadın adamı tekrar bir tedbir almaya iter. Adam tekrar Haynes’e gider ve Haynes ona bir teklifte daha bulunur: Bilinci bir objeye aktarmak. Karısının bilincinin oyuncak maymuna aktarılmasını kabul eden adam artık düzgün bir hayat yaşamaya başlamıştır. İki farklı şekilde duygularını ifade edebilen kadın ise bir oyuncak maymuna dönüşmüştür. Zamanla çocuğu oyuncaktan sıkılır ve kadının bilincinin kapatıldığı oyuncak Black Museum’a geçer. Hala çalışmaktadır ve bilinç hala içindedir.

Son hikaye ise konuyu bağlayan hikayedir. White Christmas’ta gördüğümüz bilinci bir alana aktarma mevzusu bir önceki hikayede olduğu gibi burada da işlenmiştir ama bu sefer farklı. Burada bir nevi ruh da bulunmaktadır. Hologram içerisindeki bilinç acı çektirilerek insanlara sunulmaktadır. Haynes, şirketten kovulduktan sonra bu sistemi kullanarak canlı bir ünlü müzesi açmayı planlamış ama başarılı olamamış. Bunun yerine mahkumlara ulaşmış. İlk iki hikayede ara ara gördüğümüz hava durumu raporu sunan muhabiri öldüren Clayton’a Haynes ulaşır ve ona reddedemeyeceği bir teklifte bulunur. Zaten ölüm cezası alacaktır. Bilincini Haynes’e vermesi karşılığında ailesine para ödenecektir. Clayton teklifi kabul eder ve bilincini Haynes’e, daha doğrusu Black Museum’a satar. Haynes ise Clayton’ın bilincini hologram haline getirip gerçek bir hücreye hapseder ve gelenlere bu bilince elektrik şoku vererek onu idam etmelerine imkan tanır. Ama bunun bir sınırı vardır. O sınırı aşmayan herkes gelip günde belki onlarca kez Clayton’ın bilincine elektrik verir. Her seferinde de acı çeken Clayton’ın halini kopyalayıp bir kolyeye hapsettirip hediyelik eşyaya dönüştürür. Bir süre sonra bunu protesto edenler tarafından Black Museum eski popülerliğini kaybeder. Bu sefer, parasıyla sadistliğe gelen manyaklara kapılarını açar ve Clayton’ın bilinci fazla elektrik şoku yer. Durumu çok kötü olan Clayton artık bir bitki gibi yaşamaya başlar.

İşte tüm hikayeyi toparlayan şey de budur. Nish aslında Clayton’ın kızıdır ve intikam için gelmiştir. Haynes’i, kandırmış ve müzenin havalandırmasını bozmuştur ve ona ilaçlı su içirmiştir. Haynes durumu farkettiğinde geç olmuştur. Nish, Haynes’in bilincini babasının da olduğu holograma aktarır. Babasının bilinci yok olur, Haynes’e ise fazla elektrik şoku verip onun bilincini hediyelik kolyeye sıkıştırır. Sonsuza kadar acı çeken Haynes’in bilinci artık Nish’in elindedir. Nish, müzenin klimalarını iyice bozup yangın çıkartır ve içinde kadının bilinci olan oyuncak maymunu, Haynes’in acı çeken kolyesini alır ve oradan uzaklaşır. Bir de, acılara dayanamayıp intihar eden annesinin bilinci beynindedir ve o da çok mutlu olmuştur.

–Spoiler Uyarısı–

Mutlu sonlu Black Mirror bölümlerini her ne kadar pek sevemesem de, bu bölümde pek sakil durmamış. Black Mirror 4. sezon son bölümü olan Black Museum bir çorba gibi aslında. Üretilen fikirlerin bölüm olmaya yetmeyeceğini düşünen senaristin hepsini toplayıp bir çorba hazırlaması ve çorbanın tadı iyiydi. Bölüm içerisinde eski bölümlerden ufak parçalar yer alması da oldukça iyiydi. Birkaç mantık hatası olsa da, gelişen teknoloji ve insani manyaklığın nelere sebep olabileceğini görüyor ve oldukça iğreniyoruz. Bu sebeple Black Mirror 4. sezon son bölümü olan Black Museum’a 10 üzerinden 8 verdim. İyi bir bölümdü ve düşündürücüydü.

O Eski Halimden Eser Yok Şimdi

Black Mirror’ı ilk izlediğim günü hatırlıyorum. The National Anthem birçok kişi tarafından “iğrenç” ve kötü bulunsa da en etkileyici bölümlerindendi ve aktif olarak yayınlanan diziler arasında takip ettiğim tek dizi Black Mirror oldu. Bitmeyen diziye başlamama prensibimi kendisi için rafa kaldırmıştım. İlk iki sezonu ve White Christmas’ı İngilizler çekmiş ve bizi hayran bırakmışlardı. Ardından 3 ve 4. sezonlar Netflix ile bizlere ulaştı. Fakat o eski tadı birkaç bölüm hariç alamamaya başladık. Amerikan kültürüne kayma ile birlikte Black Mirror konseptinden uzaklaşıp iyi kötü savaşına dönüşmeye başlamış. Biz bunu istemiyoruz. Bunu işleyen birçok dizi ve film varken Black Mirror gerçekçiliği ile bizlere ulaşıyordu. Bu sebeple, Black Mirror 4. sezon bize eski günleri hatırlatamıyor maalesef. Etkisi kalıcı olmuyor ve düşündürmüyor. Kendisi, birebir bir Black Mirror bölümü haline geldi ve “fan” olmak için izleyenler ekseride olmaya başladı.

Black Mirror 4. sezon bir iki bölümü hariç ilk 7 bölümün topuğuna ulaşamıyor. IMDB‘deki puanlamayı baz alırsanız Black Mirror’dan soğuyabilirsiniz. Bu sebeple, ilk iki sezonu ve White Christmas özel bölümünü izleyip Netflix macerasını öyle değerlendirin. Popülaritenin değil gerçeklerin peşinden gidin.

COMMENTS

Just say Your opinion.

  • Cavit Hanedan

    24 Şubat 2019

    Ben yeni sezonu iple çekiyorum.

    Reply
  • Davut Akbağ

    6 Şubat 2019

    Yeni sezonu hiç beğenmedim. Daha iyi olabilirdi.

    Reply
  • Barış Yakup Gür

    27 Ocak 2019

    Bu sezonu hiç beğenmedim. Nerede eski Black Mirror, nerede Netflix Black Mirror’ı?

    Reply
YOUR COMMENT