Kelime Avcısı – Alena Graedon

İnsanlığın mirası ne yaptığı mühendislik harikaları, ne kurdukları devletlerdir. İnsanlık, millet, topluluk, ırk olarak geleceğe kelimelerini bırakır. Kelimeler içerisinde, yaşanmışlıkları, kültürü, hayatı taşır. Her birinin bir amacı, bir sebebi vardır. Çeşitli şekillerle anlamı, okunuşu değişir ama sonuç olarak insan gibi yaşayan bir varlıktır. Dil, kelime hücreleri ile ayakta kalan bir organizmadır. Peki ya kelimeleri umarsızca harcamamız, önemsizleştirmemiz, unutmamız ve şekline ihanet edip yok etmemiz? İşte hem gelişen teknolojinin olası sonuçlarını hem de insanların en büyük hazinelerine yaptığı saygısızlığı ona hatırlatan bir eseri size tanıtacağım bu yazımda. Alena Greadon tarafından kaleme alınmış çok iyi bir kitap: Kelime Avcısı (The Word Exchange).

Kitap Analizi

Sözlükler Yok Oluyor, Kelimeler Değişiyor!

Bugün, elimizdeki akıllı telefonlarla günümüzün büyük bir kısmını geçiriyoruz. Hayatımızda, kendimizden sonra en fazla alan kaplayan şey bu cihazlar oldu. Bu cihazlar sayesinde belki hiç okumadığımız kadar “metin” okuyoruz. Fakat, okuduğumuz gerçekten kıymetli şeyler mi? Diller, sosyal ağlarda değişime uğruyor. Yeni kelimeler, deyimler, sözler türüyor. Fakat bunların geçerliliği ne kadar? İşte Kelime Avcısı ile yazar kendi kendine bu soruları sorarak bir dünya yaratmış ve bize bu dünyanın kapılarını açmış. Bir dünya hayal edin ki, kullanıldığınız akıllı cihazlar sizin yerinize düşünüp hareket etsin. Birisini aklınıza getirdiğinizde o kişiyi arasın. Sizin yerinize sipariş versin, hatta yazı yazsın. Ne büyük bir şey değil mi? Peki ya bu sistem kusursuz değilse?

Kelime Avcısı Görevine Başlıyor

Kelime Avcısı, ABD’deki son basılı sözlüğün editörlerinden biri olan Douglas Johnson ve babasının yanında çalışan Anana Johnson’ın etrafında şekillenen, belki de bir soru ile ortaya çıkmış bir kurguyu bizlere sunuyor. Douglas Johnson, bir gece hem sözlükten hem de ortalıktan kaybolur. Babasının ne kadar dakik ve dikkatli, sözünün eri birisi olduğunu bilen kızının masada bekletilmesiyle başlayan hikaye, bizlere alternatif bir gelecek portresi çiziyor. Anana, birçok ipucunu birleştirerek babasına ulaşmaya çalıştıkça, gerçek dünyada yaşananlar da bizlere birer ibret olarak sunuluyor kitapta.

Kelime Avcısı, fikir olarak çok kıymetli bir kitap. Çünkü, günümüzde “deli” gibi kullandığımız akıllı cihazların bizlerden ileride alıp götüreceği şeyler üzerine yazıp çizen, film çeken çok az kişi bulunuyor. Teknolojik gelişmelerin sürekli insanlığın iyiliği adına ilerleyeceğine ya da toptan ortadan kalkmasına sebep olacağına dair çizilen gelecek tasvirleri bir şeyi sürekli atlıyor. İnsan, her ne koşul olursa olsun ortamına uyum sağlayan bir canlıdır. Ve bu özelliği de onun hayrına olmayan şeylerin de onu bambaşka noktalara sürükleyebilmesidir. Üstelik bu noktaların “normal” kabul edilmesiyle. İşte bu kitap, sıradanlaşan ama artık son raddesine gelen bir durumun nasıl çığrından çıktığını anlatarak bize vermek istediği mesajı vermektedir. Kelimeleri ve cümleleri yok sayamaz, onu istediğimiz gibi kullan at yapamaz, onu değersizleştiremeyiz.

Neyse, kitaba dönecek olursak, Alena Greadon’ın ilk kitabı olarak piyasaya sürülen bu kitap, belki de günümüz dünyasına mütavazı bir başkaldırı. Ne, akıllı cihazların külliyen yasaklanmasını dileyen ne de bunlara aşırı şekilde bağımlı olmamızı isteyen bir kişi değil kendisi. Kitapta da buna oldukça fazla kanıt bulabilirsiniz. Ama o sadece “yaklaşıyor yaklaşmakta olan” diyerek bizlere bir uyarı niteliğinde değerli bir eser sunmuş.

Bu kısım kitap hakkında spoiler içerir!

Gelelim kitaba. Kelime Avcısı, babası bir anda ortadan kaybolan ve bir şeylerin ortaya çıkmasının farkına varan Anana/Ana/Alice Johnson üzerinden ilerliyor. Babasının hiç adeti olmayan bir şeyi yapması üzerine oldukça endişenen ve çalıştığı sözlük kurumu dahil babasının olabileceği yerlere bakan ama bulamayan Anana, polisi de devreye sokarak arama çalışmalarına başlar. Bu sırada takip ettiği ipuçları, yönlendirilenler ve daha birçok ayrıntı ile kendisini olmadık olayların içerisinde aksiyon ve gizem dolu anlarda bulur. Yeni ayrıldığı sevgilisi Max, ona içten içe vurgun ama sesi çıkmayan Bart, kendisinden şüphelense de yardım eden Dr. Thwaite, annesi, “cici babası”, Ruslar, Çinliler, büyük şirketler, yakılan kitaplar, İngiltere, kelime gribi, Mem, Alef, Nautilus derken kendinizi bambaşka ama aşırı tanıdık bir ortamda buluveriyorsunuz. Çünkü, fantastik ögeler, farazi durumlar, uydurulmuş gerçekler değiş, olası bir gelecek anlatılmaktadır.

Synchronic, dünyaca ünlü bir teknoloji firmasıdır. Vakti zamanında bir cihaz geliştirirler ve bunu denemeye başlarlar. Denedikleri sırada, cihazın zamanında açıklarını bulan bir grup “hacker terörist” bu açıklardan faydalanarak bir virüs geliştirir. Virüs, beyinle direkt temas halinde bulunan bu cihaza yüklendiğinde kişinin DNA’sına etki edip onun kelimeleri unutmasına ve yeni kelimelere ihtiyaç duymasına sebep olmaktadır. Ayrıca, dijital anlamda tüm kelimeleri allak bulak edip devletleri ve sistemleri kullanılamaz hale getirmektedir. Ama Synchronic, bunu farkettiğinde cihazı rafa kaldırıp ilk ürün olan Alef’i piyasaya sürer. İlk başlarda birçok kişi kullanır bu cihazı ama istedikleri sonucu alamazlar. Bu cihazdan sonra Mem geliştirilir. Mem ise oldukça başarılıdır ve insanlar artık Mem olmadan günlük rutinlerini yerine getirememeye başlamışlardır.

Kelime Avcısı, bu temel üzerine inşa edilmiştir diyebilirim. Teknolojik cihazlara aşırı bağımlı insanlar, zamanla, ilk aşamalarda yazarlara ve bilim insanlarına yardım amacıyla üretildiğine inanılan Kelime Borsası’na bağımlı hale gelmişlerdir. Kelime Borsası, anlamı bilinen ama kendisi akla gelmeyen kelimelerin 2 cent karşılığı “indirilip” kullanılan bir online sözlüktür. Haliyle, bu sözlük ne kadar büyük olursa o kadar fazla kişiye hitap edecektir ve o kadar fazla para kazanacaktır. Bunun sonucu olarak da neredeyse tüm basılı sözlükleri bünyesine katmıştır. Geriye kalan son sözlük ise Douglas Johnson’ın editörlüğünü yaptığı sözlüktür. Fakat, toplum yararına çıkarılan bu sözlük bile sahipleri tarafından Synchronic’e satılacaktır. Satışın gerçekleştiği gece Johnson da o toplantıdadır ve duyduklarına ve gördüklerine şaşırıp bir zamanlar rastladığı Kelime Gribine benzer bir rahatsızlığa da odada bulunan birilerinde rastladığında durumun vahametini kavrayıp kaçar. Çünkü, sözlüğü satın alanlar hem sözlüğü hem de kendisini ortadan kaldıracaktır.

Johnson, yaklaşmakta olanı görüp önlem almak amacıyla kızını bile geride bırakıp kaçmıştır. Bir süre sonra sözlük Synchronic tarafından resmen satın alınacak, Anana’nın eski sevgilisi Max’in şirketi Hermes, Anlam Ustası ile birlikte Synchronic’e geçecek, lansman gecesi hem Nautilus tanıtılacak, hem Anlam Ustası pik yapacak hem de virüs yayıcı siber teröristler harekete geçecektir. O gece yaşananlar, Johnson’ın kaybolmasından sonraki haftaya denk gelmiştir. Anana, birçok şeye kısa sürede şahit olmuş ve yaşamışken dik duruşu ve “umudu” simgeleyen babasını aramaya ve ona ulaşmaya çalışmıştır.

Anlam Ustası, Mem’lerin ve Nautilus’ların virüs yayıcılığını kullanarak Kelime Borsası’nın büyük paralar kaldırmasına olanak tanıyacak şekilde geliştirilmişti. Fakat, siber teröristlerin devreye girmesi ile insanlar bu virüsten etkilenip kelimeleri unutmaya ve yerine yeni kelimeler uydurmaya başlayacak, bazıları hazır kelimeleri indirecek, birçoğu hastalık emaresi gösterecek ve bazıları da hayatını kaybedecektir.

Fakat Anana, Dr. Thwaite’nin de yardımı ile babasına ulaşacaktır. Babası, durumun farkında olduğundan virüsün yayılmasının zor olduğu İngiltere’ye gitmiştir ve orada kelime gribine çareler aramaya başlamıştır. Kitabın mutlu sonla bitmesi de bizlere umut aşılamıştır.

Spoiler Bitti

Kelime Avcısı, yukarıda da dediğim gibi harika bir fikir ile yola çıkmış ve bu fikri bir hikaye etrafında bize sunmaya çalışmış bir kitap. Fakat, kurgu ve fikir arasındaki ince çizginin üzerinde fazla duramamış. Her kitapta olduğu gibi, asıl verilmek istenen mesajın bir hikaye veya olayla verildiği ama asıl fikrin neredeyse gölgede kalıverdiği Kelime Avcısı, yazarın ilk kitabı olması ayrıcalığını kullanarak gönüllerde yer edinebilir.

Bir de, kitaptaki “teknolojik tehlikeye” yapılan vurgunun kararında olduğunu da belirtmek isterim. Evet, teknolojik bir sorundan dolayı büyük olaylar yaşanıyor fakat yazar bunu insanın miskinliği, paragözlüğü, hırsı üzerine oturtup, dilin aslında ne kadar kıymetli olduğunu anlatmış. Yani kötü gelecek tasvirini aslında kaybettiğimiz bir değere vurgu yapmak amacıyla araç olarak kullanmış. Bu da kıyamet senaryocularının beğenmediğim yönlerinden Alena Greadon’ın ayrılmasını sağlıyor.

Teknoloji bizi daha da tembelleştirip, bizi biz yapan, insan yapan unsurun ortadan kalkmasına hizmet ediyor mu? Tabii ki. Ama teknoloji bunu düşünecek kadar akıllı değil. Bunu yine biz yapıyoruz. Sosyal medyada gramer nazilerine ihtiyaç olmadan herkes dilinin gereği şeklinde konuşup yazışabilir mesela. Ama nedense pek yapmıyoruz. Kısa kelimeler, uyduruk sözler daha çok hoşumuza gidiyor ve dil bilgisini fazla kafaya takmıyoruz. Bu da bizden bazı şeyleri alıp götürüyor. Aynı şekilde, yazarak not almayı bile unutmak üzereyiz. Hatta yazmayı unutacağız neredeyse. Sebep de dijital araçlar. Tehlikenin ne kadar büyük olduğu önümüzdeki zaman diliminde ortaya çıkacak. Şimdilik, Kelime Avcısı gibi cılız itirazlar ve haykırışlar şeklinde duyduğumuz bu sesler ileride bağırışlara dönüşecek ama belki de çok şey kaybedeceğiz.

Son birkaç sözüm de yazar Alena Graedon’a. Kendisi teşekkür kısmında da belirttiği gibi birçok kişiden yardım almış, bu kitap için birçok okuma yapmış. Emek dolu bir eser bizlere sunmuş. Henüz pek duyulmamış bir yazar ve kitabı da fazla meşhur değil. Fakat, anlatmak istediğini daha ustaca anlatmaya başlarsa ileride ismini sıkça duyabiliriz.

Kitap Tecrübem

Kelime Avcısı, Timaş tarafından basılan bir kitap. İngilizcesini okuma fırsatım olmadı fakat Türkçe çeviri metninde, “iradi olarak” değiştirilmiş kelimeleri saymazsak bazı çeviri hatalarına denk geldim. Örneğin “kreatoryum” diye bir kelime geçiyor ki aslında bu kelime “krematoryum”. Bazı yerlerde çeviri hataları bariz şekilde gözüküyor. Kendisi bir üniversitede İngiliz dili bölümünde doçent olan Alena Graedon sanırım bu kadar sorunlu cümleler kaleme almamıştır. Yani çeviride bariz sıkıntılar göze çarpıyor. Bunların haricinde çok fazla imla ve dizgi hatasına denk gelmedim. 527 sayfadan oluşan kitap, 26 bölümden oluştuğu için okuması da oldukça rahat.

Kitabı Timaş Yayınları’nın web sitesinden inceleyebilirsiniz.

YOUR COMMENT