Maneviyat, din gibi konularda ahkam kesmek haddime değildir. Çünkü başlı başına bir disiplin ve bilgi hazinesidir bu alanlar. Adam akıllı konuşabilmek için bile cilt cilt kitapları yalayıp yutmak gerekir. Fakat, bir şekilde bir yerden başlanması gerekiyor. Ben, kitap okuma alışkanlığımı kazanıyorken birisi “önce kendi klasiklerimizi okumamız lazım” demişti. O zaman “hoşuma giden” kitapları alıp okurdum. Kapağı, yazarı, ismi beni etkilerdi kitapların. Lise dönemlerindeydim. Bu sırada bir kitap önermişlerdi bana: Mantıku’t Tayr yani Kuş Dili. Feridü’d-din Attar‘ın Mevlana‘ya ve daha bir çok mutasavvıfa ilham veren kitabı. Ben bu kitabı okumayı 15 sene sonraya bıraktım nedense. Henüz bitirmiş ve şaşırmış birisi olarak acizane ve nacizane yorumlarımı yazmak istedim.
Kitap Analizim
Tasavvuf yolu çok çetin bir yoldur. Birçok kişinin hala üzerinde tartışıp bir sonuç alamadığı, kimisinin “Hakk’ı bulmak” kimisinin “şirk” olarak nitelendirdiği bu disiplin, İslam’ın ilk birkaç yüzyılında neşet etmiş ve doruk noktasına Mevlana ile ulaşmıştır (bence tabii ki). Bugün Mevlana, mesnevi, aşk, tasavvuf gibi konuları ele alarak para kazanmaya çalışan tipleri bir kenara bırakırsak, Tasavvufu gerçek manada öğrenmek için ilk edinilmesi ve okunması gereken kitap bu kitaptır. Mantıku’t Tayr, Attar’ın, daha küçükken Mevlana’ya hediye ettiği kitap olarak söylenir. Ne kadar doğrudur bilinmez fakat kitabı okuduğunuzda Mevlana’ya nasıl tesir ettiğini çok iyi görebiliyorsunuz.
Kuşların Dili Ne Söylüyor?
Kitap, Simurg‘a ulaşmaya çalışan, farklı türde kuşların hikayesini anlatıyor. Dümdüz baktığımızda bunu görüyoruz fakat Attar, kuşları sembolleştirerek seyr-u sülûk’tan bahsediyor. Kuşların (yani nefislerin) Simurg’a (yani Hakk’a) ulaşma hikayesidir Mantıku’t Tayr. Hüdhüd kuşu, farklı türde binlerce kuşu bir araya toplar ve kuşların padişahı Simurg’a ulaşmak için onları ikna eder. Bu süreçte, kitabın büyük bir kısmı yolculuğa hazırlıktan bahsetmektedir aslında. Yani Attar, yolculuktan ziyade yolculuğua hazır olmanın öneminden bahseder. Birçok hikaye ile, kendi sözleriyle bu yolculuğun ne kadar zor ve buna oranla ne kadar kıymetli olduğunu anlatır. Tasavvuf yolunun keskin virajlarını, zorlu vadilerini, etrafın aldatmacasını bir bir açıklar. Tüm kitap neredeyse yolculuğa hazırlığı anlatır. Bundan da şunu anlarız ki tasavvuf aslında bir hazır olma eylemidir. Haddini bilmez nefsin “bi arkadaşa bakıp çıkma” mevzusu değildir. Önce nefse yolun zorluğu belletilir. Nefis kendini buna göre ayarlamalı ve yolculukta başına gelecekleri bilmelidir. Çünkü nefis zalimdir, nankördür. İlk engelde pes etmeyi, ilk solukta kaçmayı çok iyi becerir. Bunun sonucu olarak da kazanmaya çıkmışken eldeki avuçtaki birazcık şeyden de olunur.
Mantıku’t Tayr Neyi Anlatıyor?
Çokça bilindiği ve artık sonunun bir öneminin kalmadığı için açık açık yazmakta beis görmüyorum. Simurg’a ulaşmak için kendisini hazırlayan ve 7 büyük engeli aşarak Simurg’a ulaşabilen otuz kuş, Simurg’un sarayında onu beklerken bir de bakarlar ki Simurg aslında kendileridir. Simurg zaten otuz kuş demektir. Simurg’u görmek için kendilerine verilen kağıtlarda kendi akislerini görürler. Onlar tasavvufun fena makamına erişmişlerdir yani O’nda yok olmuşlardır. Kendileri yoktur, sadece O vardır. Bu sebeple kendilerinde O’nu görmüşlerdir. Yani, tasavvufun son basamağına çıkmışlardır. Burada artık Baki olmuşlar yani Hakk’ta yok olup bekaya ermişlerdir.
Tasavvuf çok derin bir konudur. Burada onunla ilgili ister bilgi vermek, ister eleştirel konuşmak haddime değildir. Tasavvuf doğru bir yol da olsa, yanlış bir yol da olsa bu hakkı kendimde görmemekteyim. Çünkü laf söyleyecek kadar bilgim bulunmamaktadır. Fakat, tasavvuf yolunu, nefsin kemale erişmesini, ilahi Aşk’ı anlamak isterseniz Mantıku’t Tayr sizin için iyi bir başlangıç kitabı olacaktır. Günümüz şarlatanlarının romanlarını okuyacağınıza eski ama değerli bu kitapları tavsiye ederim. Pişman olmayacağınızı da buradan belirtebilirim.
Kitap Tecrübem
Mantıku’t Tayr’ın birçok yayınevinden çıkmış basımı bulunmaktadır. Ben Kaknüs Yayınları‘nın basımını tercih ettim. Mustafa Çiçekler tarafından Türkçe’ye aktarılan bu eserin, diğer basımlarla kıyaslaması benim için mümkün olmamakla birlikte, titiz ve dikkatli bir çalışma olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. Neredeyse hiç basım hatası ve imla eksikliğine rastlamadım. Ekstra olarak dipnotlarından bile birçok yeni şey öğrenmek mümkündür. Bu bakımdan ederinin karşılığını vermiştir ve olumlu not almıştır benden. 428 sayfa olan kitap okunabilirliği, okuru sıkmayan düzeni, titiz baskısı ile edinilmeyi hak ediyor.
Kitabı Kaknüs Yayınlarının websitesinden inceleyebilirsiniz.
YOUR COMMENT