Nedir Bu Pazartesi’nin Sosyal Medyacılardan Çektiği?

Sosyal medya yönetimi deyince herkesin aklında bazı şeyler şekilleniyor. Kimileri de yıllarca yönetilmiş hesaplara maruz kalmalarından ötürü, fikir beyan edebiliyor. Sosyal medya hesap yönetimi herkesin aklına geldiği şekliyle sadece “birkaç paylaşım yapmak”, “espri kasmak”, “lafı gediğine koymak”, “gerçek zamanlı pazarlama yapmak” değil tabii ki. Fakat birçok kişi ilk olarak bunları düşünüyor ve iyi bir sosyal medya hesap yönetiminde bu tip “overrated” çalışmaların olması gerektiğine inanıyor.

Sosyal medyada hesap yönetirken birçok değişken göz önüne alınmalıdır. Bunlardan en önemlisi hedef kitle ve sizi takip eden kitledir. Bu kitlenin davranışlarını iyi analiz etmeniz ve bu kitleye göre çalışmalarda bulunmanız gerekiyor. Bunun için de insanların ve toplumun davranışlarını kestirebiliyor olmanız lazım. Bunlar bambaşka bir yazının konusu. Ben bu yazımda daha çok sosyal medyada hesap yönetirken yapılan klişe çalışmalara değineceğim.

KLİŞEEE!

Sosyal medyada hesap yönetmek için ilk şart Pazartesi gününe laf çakmak değildir arkadaşlar! Kitabın ortasından konuşuyorum çünkü artık gına gelmeye başladı. Bir esprinin, komiklikten iğrençliğe evrilme süreci neyse, sosyal medyada aynı çalışmalar üzerinden gitmek de odur. Özellikle “patronun yeğeni” kontenjanından sosyal medya yönetimi yapan “bilgisayardan anlayan genç”lerin en büyük hatalarından birisi de budur. Bu hatalardan en çok göze çarpanı da Pazartesi gününe laf çakmaktır. Tamam, hafta sonu tatilini bitirip işe başlamak birçok insanda iğrenme duygusu oluşturuyor, tamam bir Pazartesi günü sendromu mevcut, fakat bunu alıp evirip çevirip espri kasarak sosyal medya yönetimi yapmak da artık tahammül edilemez boyuta vardı. Bir şey bildiğini zanneden aklı evveller de, sosyal medyada bir şeyler yapmaya çalışanlara akıl vermek suretiyle bunu ısıtıp ısıtıp sunarak insanları çileden çıkarmaktadır.

Sosyal Medya Yönetimi Ne Değildir?

Sosyal medya hesap yönetimi bir espri kasma işi değildir. Kasıntı hesap yönetimi diyebileceğimiz bu uygulama “yeğen”lerin bir numaralı işi olup bedavadan para kazanma yöntemidir. İnce noktalara dokunup, gerçek zamanlı olaylara vurgular yapıp, günün durumuna ve toplumun ruh haline göre içerikler paylaşmak, içeriği paylaşırken balkondan konuşan bir insan gibi mi, kahvehanedeki emmiler gibi mi, bir dijital bilge gibi mi yoksa sıradan bir vatandaş gibi mi davranılacak diye karar almak, tüm çalışmayı alınan karara göre şekillendirmek, gerçek bir sosyal medya hesap yönetiminin şartıdır bana kalırsa. Bir hafta önceden tüm içerikleri oluşturup zamanlama araçlarıyla içerikleri zamanlayarak “yatış yapmak” da değildir sosyal medya yönetimi. Daha önce Şehir Hatları’nın yağmurlu günde güneşli bir İstanbul fotoğrafı paylaşması örneğindeki gibi “salak” durumlara düşülebiliyor haliyle.

Sosyal medya hesap yönetimi, hesabı yönetilen kişi veya kurumun, dijitale aktarılmaya müsait tüm hallerini aktarmaktır aslında. Elde bulunan datalar, yapılan işler, yapılacaklar, fikirler, yönelimler, vizyon veya misyon, akıllı bir sosyal medya uzmanının elinde birer içeriğe dönüşür, hedef kitleye ulaşmada birer araç halini alır. Etkileşimi artırmaya yönelik yapılacak çalışmalar, belki sosyal medya dışına çıkacak fikirler, gerçek hayata dokunacak noktalarla sosyal medya yönetimi daha çekici ve takip edilmeye değer bir hale bürünebilir. Sosyal medyanın ruhunu yakalamak için illa klişelere boğulmak gerekmiyor anlayacağınız. Pazartesi sendromu içeriklerine çakıp durmam da bundan kaynaklanıyor. Evet, en uygun zamanda yapılan bir Pazartesi sendromu espirisi elbette ki değerli bir içerik olabilir. Ama, tüm sosyal medya çalışmasını “Pazartesi günü sendrom içeriği, Salı günü salıncak fotoğrafı, Çarşamba günü çak bir ürün görseli, Perşembe perişanlığa vurgu, Cuma mübarek gün, hayırlı cumalar salla gitsin, hafta sonu tatile övgü” şeklinde kurgulamak ve hep aynı minvalde gitmek; özel günlerde “acımız büyük, saygıyla anıyoruz, sensiz çok kötüyüz” şeklinde anma içerikleri paylaşarak tribünlere oynamak; ay sonu raporuna da “şöyle etkileştik, böyle cilveleştik, bu kadar büyüdük” demek, bugüne kadar tarihin hiçbir devrinde hiçbir kişi veya kuruma nasip olmamış bir imkanı çöp etmekten başka bir şey olamıyor maalesef.

Özetleyecek olursam, sosyal medya için içerik oluşturmak kolay bir iş değildir. Bundan dolayı da klişelere başvurmak bazen sosyal medyacıyı rahatlatabilir. Fakat, her firmanın, her markanın sürekli benzer şeyler paylaşıyor olması hiç mi canınızı sıkmıyor? Biliyorum ki birçok kişi gereksiz içerikler yüzünden takipçi sıfatına bürünemiyor ve olan takipçi de etkileşime girmiyor.

Velhasıl, sosyal medya yönetimi yaptırmak istiyorsanız işini bir bilgisayarcı olarak değil, toplum uzmanı olarak yapacak kişileri veya ajansları seçin. Hedef kitleye “ne versen alır” gözüyle bakacak kişiler, aynısını size de uygulayacaktır.