Vasiyetimdir!
1- Nişantaşı’daki dairemi büyük oğlum Hasan’a,
2- Çekmeköy’deki villamı küçük oğlum Murat’a,
3- Sarıyer’deki arsamı kızım Sevda’ya,
4- 7,5 milyon takipçili Twitter hesabımı torunum Ersin’e,
5- 16 milyon takipçili Twitter hesabımı torunum Eren’e,
6- 48 milyon beğenili Facebook sayfamı torunum Leyla’ya,
7- 2. Nesil Ekşi Sözlük hesabımı torunum Ali’ye bırakıyorum. Twitter, Facebook ve Ekşi Sözlük hesaplarının şifreleri ben öldükten sonra avukatım tarafından adreslere postalanacaktır.
Aile içindeki en büyük kavgalar miras paylaşımından dolayı ortaya çıkar. kendisine bırakılan miras’ı beğenmeyen hayırsız evlatlar, kardeşlerine karşı olmadık şeyler yaparlar. Bu “paylaşılamayan” mallar hep gayr-ı menkuller olmuşlardır. Peki şöyle bir manzarayı hayal edebiliyor musunuz? Aile meclisi toplanmış, üstte yer alan vasiyet okunmuş ve tüm gözler torunlara çevrilmiş. Çocuklar bir yandan dedelerinin kendilerine “hazine” bıraktıklarının farkında olarak sırıtmakta, bir yandan ebeveynlerinin ve akrabalarının onlara olan bakışlarından ürkmektedirler. En büyük akraba devreye girer: “Çocuklar, sizin yaşınız daha küçük. Bu hesapların bir süre bizde kalmaları lazım!”, bir diğeri: “Evet çocuklar. Dedenizi sizden daha iyi tanıyoruz dolayısıyla fenomen hesaplarını sizden daha iyi yöneteceğimizi düşünüyoruz. Ailemizin maddi durumu açısından bu hesapların bizde kalması daha mantıklı olacaktır.”
Bir diğer akrabanın burnundan kıl aldırmayan avukatı devreye girer: “Kanunen, çocuklar reşit olana kadar, kendilerine bırakılan mirasları ebeveynleri kontrol ederler”… Ortalık karıştı. Aile fertleri birbirine girdi. Sayfalara reklam vermek için sıraya giren büyük firmaların dökeceği paraları tahayyül eden “büyükler”, bu büyük hazinenin ufaklıklara verilmesinden oldukça rahatsızlar. Ölmüş babalarına içlerinden küfrediyorlar belki de. “Adam benden çok torunlarını sevdi. Baba şefkatinden mahrum büyüdüm.” vb.
Bu manzara çok sıradışı bir manzara olarak görülebilir. Ama yakın gelecekte gerçekleşmeyeceğine dair bir şey diyemeyiz. Bugün doğan çocuklara babaları, anneleri kimlik çıkartmadan önce twitter, facebook hesapları açıyorlar, mail adresleri ediniyorlar. Neden peki? “Evladımız büyüdüğünde isimleri başkaları tarafından kullanılmasın.” Peki bu sosyal bağımlılık neden bu kadar had safhaya ulaştı? Yani, twitter veya facebooksuz onu geçtim internetsiz yaşamak mümkün değil mi? Mümkün.
Manisa Tarzanı’na özenen kaç kişi vardır kim bilir. Emekliliğinde Ayvalık’a yerleşip organik domates üretmeyi hayal eden bir dolu insan var. Peki, internetin hayatımızı bu kadar kıstırmasına, hayatımızı kontrol etmesine neden bu kadar izin veriyoruz? Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz, yapay zekalarıyla insanları alt eden ve onları köle olarak kullanan robotlar fikri, bugün birebir gerçekleşmiş değiller mi? Sosyal medya denen kavram olmasaydı, akıllı telefonlara bu kadar ihtiyaç duyar mıydık? Dolayısıyla 4-5 senede 100 milyar dolara yakın kasasına para koyan Apple, bu kadar zengin olabilir miydi?
Yazımızın asıl konusu işte bugün doğan “Sosyal Medya Nesli” Bu çocuklar, anneleri ve babalarından daha aktif kullanacaklar sosyal medyayı. Nasıl ki bilgisayarların evlere girmeye başlaması ile çocuklar babalarından daha iyi kullanır oldular bu aletleri; sosyal medya hayatımıza girdiğinden beridir de çocuklar bizden daha iyi kullanacaklar bu mereti. Aldığım duyumlar, bugün twitter’da yüzbinlerce takipçisi olan hesapların bazılarının 15-16 yaşındaki “ergenler” tarafından yönetildiği yönünde. Yani, küçük yaşlarda kod yazmayı öğrenip üniversite çağında büyük işler yapan insanlar gibi, bu çocuklar da sosyal medya canavarları olmuş durumdalar/ olacaklar.
Her yeni nesil bir öncekinden daha donanımlı oluyor. Bunda teknolojinin katkısı çok büyük. Babalarımız televizyonu dedelerimizden daha iyi kullanıyorlardı mesela. Fotoğraf makinelerini dedelerimizin çoğu kullanmamışlardır belki de. işte bizler de bu şekilde olacağız. İnsan belli bir yaştan sonra öğrenme işini kesmeye başlıyor. Üzerindeki yorgunluk onu “tembelliğe” yöneltiyor. Bu sebeple alttan yetişen nesil teknoloji kullanma noktasında üstteki nesilleri solluyorlar.
Durum böyle olunca, on sene, yirmi sene sonra “ultra sosyal medya”yı anadili gibi bilecek nesiller, bugün gördüğümüz ve gücünden korktuğumuz bu oluşumla kim bilir neler yapacaklar. Varoşlardaki evinden hackerlık öğrenip dünyanın en büyük internet sitelerini çökerten insanlar varken, ileride bu devasa gücü kullanarak “devrim”ler yapacak nesiller yetişecekler. Bakın, İnci Sözlük kullanıcıları genelde “liseli” olarak lanse edilirler ve aşağılanırlar. Belki liseliler belki değiller. Ama İnci Sözlük kullanıcılarının insanlara göstermiş oldukları bir gerçek var: “Toplu hareket ederek olmadık şeyler yapmak” IMDB’ye 6,7 puanla giriş yapan Celal ile Ceren filmini 1,7 puanla en kötü film haline getirmek büyük bir iştir.
Sosyal medya bugün işte bu şekilde bir güce sahipken ileride kim bilir nasıl bir hal alacak. Hedefinde dünyanın en çok satılan gazetesi olmak olan bir gazete, ileride Twitter’da, kendisi hakkında yapılacak bir kampanyaya engel olamadığında tüm karizması yerle bir olacak. Dünyanın süper gücü, bir adamın gözündeki Project Glass’la çekilecek fotoğraf ile dünya arenasından çekilecek belki de. Facebook’ta örgütlenecek 1 milyar insan belki de aynı anda zıplama hedeflerini gerçekleştirip dünyayı yörüngesinden çıkartacaklar.
Çok mu ürktünüz? Sosyal Medya da neyin nesiymiş arkadaş mı dediniz? Daha durun. Bu kontrolsüz güç, kendini kontrol etmeyi bilen ellerde neye dönüşecek kim bilir. Bu kara tablo bendeki pesimistliğin bir nişanesidir aslında. Sosyal medya nesli daha iyi şeyler yapabilirler. Fakat burada devreye “eğitmenler” girecekler:
Sosyal Medya Nesli’ni yetiştirecek insanlara büyük görev düşüyor. Ağaç yaşken düzelir düsturunca, eğik ağaçları bir bir düzeltmek gerekiyor. Düzelmeyecek kart ağaçlar mutlaka çıkacaktır. Olsun, bu kimseyi hedefinden alıkoymamalı. İnsan olma bilincini taşıyan Sosyal Medya Nesli, silahların gölgesinde yorulmuş dünyamıza rahat nefes aldırabilir. İnsan olmanın getirdiği yükü, dünyanın bir ucundan diğerine insanlarla iletişim kurabilen Sosyal Medya Nesli kaldırabilir bence. Silah baronlarının, ırkçıların, islamofobiklerin, anti-semitiklerin soyu birbirini dinleyen, birbirini anlayan insanların yetişmesi ile kuruyacak. İnsana insan olduğu için değer verecek kişiler yetişecek. Dünyayı 360 derece görecek gözlere sahip olacak bu Sosyal Medya Nesli!
İnsan, tanımadığı kişiye düşmandır. O kişiyi tanıdıktan sonra onu zararsızlar kısmına alır. İnsanların birbirlerini tanımalarına Sosyal Medya büyük katkı sağlıyor. Amerikanın köylüsü, Village People’ı, bizim aslında deveye binmediğimizi sosyal medya ile görebiliyor. Bir Kenyalı’nın yamyam olmadığını bir Alman Sosyal Medya ile anlayabiliyor.
İşte bu bağlamda, geleceğin emin ellerde olması, Sosyal Medya Nesli’nin tüketici olarak yetiştirilmemesiyle gerçekleşecektir. Yükümüz ağır dostlar!
YOUR COMMENT